"Tanrı, insanlar uzun ömürlü olsun diye Bozcaada'yı yaratmış."
Heredot
İnanılmaz keyif aldığım küçücük bir seyahat gerçekleştirdik bugün Bozcaada'ya...Şu an kolumu kaldıracak halim olmamasına rağmen Bozcaada'da çektiğim birkaç kareyi sizlerle paylaşmadan da edemedim...Gerçekten görülesi bir yer...
Denizlerin Efendisi Poseidon’un kimbilir kaç çocuğundan biri, Kyknos adında bir kralmış. Onun da Tenes adında bir oğlu varmış. Tenes’in annesi ölünce babası yeniden evlenmiş. Fakat üvey ana bu ya; Tenes’e iftira etmiş! Üstelik kendisine yalancı tanık olarak birde kavalcı bulmuş. Kral Kyknos bu iftiraya kanmış ve oğlunu bir sandığa koyarak denize attırmış. Sandık yüze yüze gitmiş, boğazdan geçerek Leukophrys Adası’nın sahiline vurmuş. Tenes burada sandıktan çıkmış, adaya yerleşmiş ve ünlü coğrafyacı Strabon’a göre bazılarının Kalydna dediği Leukophrys Adası’nın ismini “Tenes’in Adası” anlamına gelen Tenedos olarak değiştirmiş.
Feribot adaya yaklaştıkça heybetli görüntüsü daha da belirginleşen Bozcaada Kalesi, Venedik,Ceneviz ve Bizanslılar Dönemi'nden bu yana kullanılan iyi korunmuş bir kale...
Bozcaada evlerinin mimarisinde Rum ve Türk kültürünün izleri hemen dikkatinizi çekiyor...
Evine şöyle bir sokak kapısından girmeyi kim istemez ki...
Yada böyle bir pencereden arnavut kaldırımı döşeli sokakta bir o tarafa bir bu tarafa giden insanları seyretmeyi...
Adaya eski ismini veren Tenes,yabani asmayı bulmuş, onu geliştirmiş ve kuntra asma denilen şimdiki durumuna getirmiş. Böylelikle üzüm, Bozcaada hayatının ayrılmaz bir parçası olmuş. Milattan önceki Tenedos paralarında da üzüm salkımı görülmekteymiş.
Sahilde ters çevrilmiş bir sandığın üzerine dizilmiş, el emeği göz nuru bir o kadarda şirin hediyelik ayakkabı çekecekleri...
Yazımın başında dediğim gibi, mutlaka gidilesi ve görülesi bir yer...Sizce de öyle değil mi?...